Osmanlı Tarihi Web Sitesi - PADİŞAHLARIN ÜSTÜNLÜKLERİ
   
SAYFALARIM
  ANA SAYFA
  İLETİŞİM
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  SİTEMİZE ÜYE OL
  ÜYE GİRİŞİ
  RESİMLER
  SİTEMİZE REKLAM VER
  PADİŞAHLARIN HAYATLARI
  SİTEMİZE YORUM
  SİTEMİZE DESTEK
  DOST SİTELER
  OSMANLININ KISACA TANITIMI
  OSMANLI DÖNEMİNDE OLAYLAR
  TÜRK SULTANLARI
  TARİHTE TÜRK DEVLET BAYRAKLARI
  OSMANLI DEVLETİ SAVAŞLARI
  PADİŞAHLAR NASIL ÖLDÜLER
  MEHTER TARİHİ
  TUĞRA HAKKINDA
  OSMANLI PADİŞAHLARI HAKKINDA BİLGİLER
  OSMANLI PADİŞAHLARIN RESİMLERİ
  TÜRK ADININ ANLAMI
  TÜRK BAYRAKLARI
  24 OĞUZ (TÜRK) BOYU
  TÜRK SOYU
  TÜRK DESTANLARI
  BÜTÜN TÜRKLER KARDEŞTİR
  ERGENEKON DESTANI VİDEOLU
  OSMANLI VİDEOLARI
  BİLİNMEYEN OSMANLI
  MAKALELER BÖLÜMÜ
  OSMANLIDA EĞİTİM
  OSMANLI TASAVVUFU
  TÜRK SÜSLEME SANATLARI
  ŞEYH EDEBALİ,DEN OSMAN GAZİYE NASİHAT
  PADİŞAHLAR İÇKİ İÇERMİYDİ
  BİR YİĞİTLİK DESTANI
  TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABÜLÜ
  TÜRKLER NEDEN AVRUPAYA GİTTİ
  OSMANLIDA KARDEŞ KATLİ
  OSMANLI DEVLETİNİ NASIL YIKTILAR
  PADİŞAHLARIN ÜSTÜNLÜKLERİ
  BARBAROS HAYREDDİN PAŞA
  SESLİ OSMANLI KAYNAKLARI
  PADİŞAHLARIN VEZİRLERİ
  PADİŞAHLARIN EŞLERİ
  PADİŞAHLAR NEDEN HACCA GİTMEDİLER
  ASKERİ TEŞKİLAT
  BAB-I ALİ BASKINI
  OSMANLI GÜZEL SÖZLER
  HANEDAN
  HANEDAN DUASI
  HAREM
  HAREM AĞASI
  OSMANLIDA İSLAM ADALETİ

Osmanlı İmparatorluğu, on dördüncü asrın başından yirminci asrın ilk çeyreğine kadar hüküm süren dünyâ târihinde şerefli ve en uzun ömürlü bir hanedân devletidir. Hem de, Asr-ı saâdet ve Hulefâ-i Râşidîn devirlerinden sonra Hak ve adâlete riâyette en üstün seviyeye yükselen bir devlet. Böyle bir üstünlük, fazilet her devlete nasip olmamıştır. Bunda, devletin ilk kurucusunun ve sonra sultanların iyi niyetlerinin, samimiyetlerinin ve ihlaslarının büyük payı vardır. Bir şeyin temeli iyi niyetlerle ve sağlam olarak atılırsa ömrü de o kadar uzun olur. Osman Gâzi daha işin başında, niyetini ve temel prensiplerini ortaya koymuş, kendisinden sonra gelenlere de devletin anayasası olarak kabul edilmesi için şu vasiyeti yapmıştır: Kuru kavga değil! “Allahü teâlânın emirlerine muhalif bir iş eylemeyesin! Bilmediğini İslam ulemâsından sorup anlayasın. İyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana, itâat edenleri hoş tutasın! Askerine inâmı, ihsânı eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır. Zâlim olma! Âlemi adâletle şenlendir ve Allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd et! Ulemâya riâyet eyle ki, din işleri nizâm bulsun! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster! Askerine ve malına gurûr getirip, din ehlinden uzaklaşma. Bizim mesleğimiz Allah yoludur. Ve maksâdımız Allah’ın dînini yaymaktır. Yoksa, kuru kavga ve cihângirlik dâvâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâimâ herkese ihsânda bulun! Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Allahü teâlâya emânet ediyorum!” Bütün Osmanlı padişahları bu vasiyete aynen uymuşlardır. Bütün dünyayı bu prensiplerle idare etmeyi hedeflemişlerdir. Fatih Sultan Mehmed Han’ın, “Dünyâda tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdişâh ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır” sözü bunu göstermektedir. Ömrünü bu davada tüketmiş, hiçbir engel onu bu yoldan alıkoyamamıştır. Örneğin, bir seferinde Zigana Dağlarını yaya geçmek zorunda kalmış ve bu sırada büyük güçlük ve sıkıntılarla karşılaşmıştı. Sefer sırasında yanında bulunan Uzun Hasan’ın annesi onun çektiği bu eziyetleri gördükten sonra kendisini seferden alıkoymak kasdıyla; “Ey Oğul! Bunca zahmete değer mi?” deyince yüce Hakan; “Hey ana, bu zahmet din yolunadır. Zahmeti ihtiyar etmezsek bize gâzi demek yalan olur” diye cevap vermiştir. “Velî” tabiatlı olan Pâdişâh, Bâyezîd Han da, yaptırdığı câminin inşâsı bitince; “Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemişse ilk cumâ namazında o imâm olsun” demiş, bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış, hazerde ve seferde hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştı. “Biz Allah tarafından memur olmadıkça bir sefere gitmeyiz” diyen Yavuz Sultan Selim Han ise, cihan hâkimiyeti dâvâsında çok kudretli bir sîmâdır. İki büyük meydan muhârebesiyle Memlûk Devletini ortadan kaldıran, mübârek makamlara hizmetle şereflenen ve Müslümanların Halîfesi unvânını alan Yavuz Sultan Selim, 25 Temmuz 1518 günü İstanbul’a ulaşmıştı. Ancak İstanbul’da halkın büyük bir karşılama hazırlığı yaptığını işitince gece vakti yanında birkaç kişiyle kayığa binerek gizlice Topkapı Sarayı’na çıktı. Ertesi gün pâdişâhın sarayda olduğu öğrenilince hiçbir merâsim yapılamadı. “Biz ne yaptık ki bu kadar rağbet edilir!” diyen cihan pâdişâhı gâyet sâde giyinir, devlet işleri dışında gösterişe rağbet etmezdi. (Osmanlı padişahlarının, her birinin buna benzer pek çok faziletleri, menkıbeleri vardır. Yerimiz sınırlı olduğu için sadece bir iki örnek verebildik. Bu konuda daha geniş bilgi için, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in, “Kayı-1”, “Kayı-2” kitaplarını -Şems Yayınları- önemle tavsiye ederim) Dinin direği idiler Osmanlı padişahları işte böyle, gayretli, cefakâr, dindar yaptıkları her işi Allah rızası için yapan şahsiyetlerdi. Son devir ulemâsının büyüklerinden Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri derdi ki: “Osmanlı padişahlarının hepsi dindar insanlar idi. Dini muhafaza ettiler. Dinin direği idiler. İçlerinde bir tane kötü yoktur. Ama aralarında derece farkı vardır.” Kendilerini savunacak durumda olmayan tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak insana yakışmaz. Hele dedikodu ve iftirâdan kaçınmak, sadece dinî değil, herkesin uyması gereken ahlâkî bir vecibe olduğu unutulmamalıdır.
   
Bugün 15 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol